– C Orta blok, 6. sıra…
– Numaranız?
– 18-19?
– Aah tabii buyrun! Bizim yerimiz bu tarafmış pardon yer değiştirelim.
3 tane 19’luk genç kız ayaklanır. 2 genç kadın ilerler, yerlerini bulur ve oturur. Ozcadısı heyecanlı;
– Ayy yerimiz süper! Valla teşekkür ederim arkadaşım!
– Bir şey değil. Yani biliyoruz sonuçta. Hesap ettik, 6. sıra. Kimsenin kafasını izlemeden direk sahne.
– Senin kaçıncı bu?
– Bilmiyorum yani saymadım. En çok Tarkan, sonra Teoman ve Sezen. Ama hayatımda gittiğim ilk konser O’nundu. Babam Ajda Pekkan diye ona götürmüştü.
– Ahahah!!!
30. yaşlarını sürmekte olan 2 genç kadın heyecan içinde yerlerini alır. Bu yaz çok özel bir yaz; hayatlarında ilk kez Madonna’yı izlerken yanyanaydılar. Beraber ilk Sezen’leri de ardı sıra geldi işte. Aylardan Temmuz, Temmuz’un 18’i.
* * *
Sahne bana, ben sahneye bakıyoruz. Valla bilfiil kesişiyoruz kendisiyle. ‘Az dur, sakin ol’ diyor bana. Eyvallah dememe vakit kalmadan Fahir Atakoğlu piyanosunun başına geçiyor. ‘Burası başka’ diyorum kankama; ‘Başka işte!’ Ozcadısı’nın yüzünde emin misin ifadesi; ‘Hisar?’. ‘E tabii Hisar da başka ama Hisar bitti‘.
Sahnenin sol arka sırasında Cihan Okan; CİHAAAN OKAAANNN!!!! :))) ( Yani ne var bunda bu kadar sevinecek Sezen Aksu sahnesinde Cihan Okan’ı görüp, şaşırdın mı demeyin. Sevdiğiniz bir insanı her görüşünüzde siz de mutlu olmaz mısınız?) Sahne bana, ben sahneye bakıyoruz. Valla bilfiil kesişiyoruz kendisiyle. ‘Az dur, sakin ol’ diyor bana. Eyvallah dememe vakit kalmadan Fahir Atakoğlu piyanosunun başına geçiyor. ‘Burası başka’ diyorum kankama; ‘Başka işte!’ Ozcadısı’nın yüzünde emin misin ifadesi; ‘Hisar?’. ‘E tabii Hisar da başka ama Hisar bitti‘.
Kimse benden setlistten gayrı kronoloji beklemesin. 25 yıldır ağzı açık ayran budalası gibi takip ettiğim kadının sahneye çıkmasını bekledim önce, sonra da gözümü kırpmadan seyrettim onu. Derken orkestra Atakoğlu’na eşlik etmeye başladı; ‘Gülümse’. Sezen Aksu sahnede.
‘Gülümse’yi, pür telaş ‘El Gibi’ takip etti. Ardından ‘Bırak Beni’. Herşey ne güzel, ne hoş derken arka sıralardan ilk sinek vızıltısı kulağıma çalındı; ‘Ayy bu ne böyle hep bunalım şarkılar mı söyleyecek‘. ‘Buraya da geldiler artık‘ diyorum. Buraya da geldiler. Geç bunları!
Sezen Aksu başlıyor muhabbete. Anlatıyor işte bakın diyor bu böyle ağlak bir gece olmayacak… Hatta acaba gülmekten altınıza eder misiniz diye şüphelerim var. Bir Sezen kahkahası patlıyor arkasından. Sonra yıllardır aşina olduğum o vurgu, o tonlama başlıyor anlatmaya…
– 37 yıl oldu. Kaçıncı kuşaksınız siz? Kaç tane cumhurbaşkanı oldu? Bilmiyorum, saymadım. Ama siz bana hep çok iyi geldiniz.
‘Hadi Bakalım’, ‘Değer Mi?’. Şarkıların aralarında orkestra üyeleri solo performanslarını sergiliyor. Bir ara Sezen ‘Ci-han!’ diyor. Hoop, başlıyorlar ‘Çi- çi- nii- na- ne -ni-çiiiii ni-na-neeee’ diye Bollywood müzikaline 🙂 ‘Gidiyorum’, ardından ‘Şinanay’. Sezen sahneyi Cihan Okan‘a emanet ediyor; ‘Dedikodu’. Devir teslimin ardından ‘Adı Bende Saklı’.
– 18 yıl önce yazdığım şarkı durduk durmadık yere popüler oldu. Neyse ki yaşadım da gördüm. Ölebilirdim de yani!
‘Hakim Bey’. Sağ tarafımdaki 19’luklardan biri konserin başlarında kulağıma yanaşıp ‘İyi ki sizin yanınıza denk düştük, ne güzel‘ diyor. Hakim Bey başlayınca pek şaşırdılar; ‘Aaaa!!!’ diye çığlıklar falan. Döndüm ‘Siz Kuzey Güney’den biliyorsunuz değil mi?’ dedim. ‘Evet ya çok şaşırdım‘ dedi.
Ozcadısı Memet Ali Erbil’in protokolde en önde, en ortada oturduğunu gösterdikten az sonra, Sezen ona da laf attı;
– Biz Memet Ali’yle çok uzaktan, uzun zamandır akraba sayılırız. Mithatcan’ın babası, Mehmet Ali’nin 2. karısıyla evlenmişti. Sonra saymadım daha başka neler oldu? ‘Senin kocaların, benim karılarımdan ne istiyor? Bak valla tenhalarda dolaşma elimden bir kaza çıkacak’ dedi bana.
Kadeeer, Kahpe Kadeeeer ağlarını ördün müüüğğğğ, yaaardaaaağğnnn yok hiç haber, yar kaldın mı, döndün mü??????
* * *
Konserin birinci yarısı böylece sona erdi. Işıklar açıldı. Klasik Harbiye Açıkhava halleri; suuuu,su isteyeeen, Alaska Frigo, Alaska Frigo. Birbirlerini sabah iş yerinde görmemişcesine ‘Ayy canım naber?’ samimiyetsizliğindeki teyzeler hiç eksik olmaz ön saflarda zaten. Hele bir de konser popüler bir Türk sanatçısınınsa. Seyir yerlerinde sigara içme yasağına, Harbiye’de fifty/fifty uyuluyor. Merdiven biletlerinin tükendiği konser alanında eline sigarasını alan doğruca basamaklara. Biz de bir sigara yakalım mı ki, herkes içiyor herhalde sorun yok derkene ön cephelerden bir panter üzerimize atlıyor. Tamam problem değil, haklısınız söndürelim diyoruz. Ama anlıyoruz ki onun derdi sigaramızın dumanı değil, onun derdi başka. Bambaşka. Allah sağlık versin diyorum ben. Ozcadısı daha mantıklı ‘Allah’tan bir dilek hakkım varsa onun sağlığına harcayamayacağım’. Doğru, banane be! Kendi siniri içinde kemirsin kendini bitirsin. Di mi ama?
* * *
İkinci yarı ‘Unuttun Mu Beni?’ ile başlıyor. Bizim ellerinden cep telefonlarını bir türlü bırakamamış ve zannediyorum ki ilk yarının şarkılarının çoğunun, ben 7 yaşımdayken piyasaya çıkan ‘Sezen Aksu Söylüyor’ albümünden oluşmuş olması nedeniyle aval aval sahneyi seyretmiş kız çocuklarında bir kıpırdanma başlıyor. 🙂
Kendi 19 yaşımı düşünüyorum; bizim Audrey 19 yaşındayken, anasının 7 yaşında olduğu zamanlar çıkan şarkıları biliyordu işte!
‘Dön Dayanamıyorum Artık’, ‘ Son Sardunyalar’. Derken hazır koltuğuna oturmuş olan Sezen, eteğini sağından soluna doğru atıverecekken, bacağının kenarı hafif açılıverince, başka bir anıya geçiyor;
– Muhafazakar kesimin çoğunlukta olduğu bir konserdeyiz. Önümde bakanlar falan. Benim de bir tane elbisem var yine böyle yırtmaçlı ama üzerinden de başka bir parçası var. Ben böyle geldim, karşımda Bakan otururken benim yırtmaç açılmasın mı? Hemen diğer parçayı üzerine koydum, Bakan’a da dedim ki’ Sayın Bakanım ben aslında başımı kapayacaktım ama şeyim daha önemli’. Dedim bunu, valla aynen böyle dedim.
Sohbetin ardından solo performanslar içinde beni en çok etkileyen baterist Jarred’ın şovu başladı. Ben bir ara kendimi hoop Sude’ye, Tenna’ya falan girecekler diye kaptırdım ama olmadı. Jarred bendiri ‘öt-tür-dü’! O kadar söylüyorum. ‘Yaz Bitmeden’, bir grup seyircinin ekstradan aşka geldiği ‘Seni İstiyorum’. Derkeeen Sezen sahnede Madonna’cılık oynamaya başladı.
– Hayır ben çok üzülüyorum. Aslında çok esnek bir kadınım, hiç gösteremiyorum size. Ama işte Türkiye’de imkanlar kısıtlı, prodüksiyon falan. Yoksa ben de istiyorum parendeler atayım, atlayayım, zıplayayım. Ama şimdi benim şarkılar da pek müsait değil.
Madonna’nın ilham kaynağı olduğu komedi şovunun ardından Meral Okay’ı anıyoruz 6 bin küsür kişi; ‘Vay yine mi keder? Ama artık yeter, yine kapıda kara geceler. Vay çileli başım ortasında kışın, iyice beter’.
Başka kimlerin aklına onlar düştü bilmiyorum. Önce Uzay, ardından Onno Tunç, Aysel Gürel, Meral Okay… Hiç tanışmadığım ama ölümleri ile kader çizgimden silindiğini hissettiğim güzel insanlar… Bir başkasının ölüm haberleriyle anlık üzüntü duyduğu, benim yıllardır ‘kaçan, giden, hiç yaşanmamış olanlar’ nedeniyle yaslarını tuttuğum insanlar.
‘Ünzile’; Sezen’in gözünde iki damla yaş.
‘Ben bunu hakedecek ne yaptım bilmiyorum?’ dedi durdu. Hatta erkek kardeşi de, eşi Şule’ye soruyormuş; ‘Yahu bunca insan kardeşimi neden bu kadar çok seviyor?’ diye. Seyircilerin arasından birisi ‘Kraliçe’ diye yırtıyor gırtlağını. Sezen dönüp hafiften kalaylıyor ‘ Ayy hiç sevmiyorum böyle şeyleri. Ne Kraliçesi, neyin Kraliçesi?’ diyor. Aklıma Lütfü Kırdar’da Tarkan’la Amatem yararına verdikleri konser geliyor; Tarkan’ın ‘Kraliçe’yi ağzından eksik etmediği anlar… ‘Gönüllerin Kraliçesi’ diyorum içimden. Sezen tek tek her birimizin gönlünden geçeni duyuyor.
Derkeeen Suzan Kardeş ve set arkası ekibi karikatürize edilmiş Karadeniz kıyafetleriyle sahneye çıkıyorlar.Nurcan Eren yanık yanık ‘gelinim ağlaaaur yaşli yaşliii’ diye ‘Ben Annemi İsterim’i söylemeye başlıyor. Konser ilk olarak ‘Her Ayrılık Bir Vurgun’la da son buluyor. O ne demek öyle demeyin. Öyle işte.
* * *
Küçücük çocuktum, Harbiye’ye gelirdim müzik dinleyeceğim diye. Genç kadınlığıma geldim, Açıkhava’nın hayatımdaki yeri hiç değişmedi. Ancak ne yazık ki konser izleyicisi çok ama çok değişti. Bunu sermayenin el değiştirmesine bağlıyor benim zihnim. Soldan sağa, sağdan sola geçen sermaye değil sözünü ettiğim. İstanbullu, Anadolulu ayrımı hiç değil. Benim sözünü ettiğim oturmasını kalkmasını, adab-ı muaşeret kurallarını bilmeyen, genel kültür yoksunu mühendis, avukat, doktor, finanscılar. Cüzdanlarını şişirmeyi becerebildikleri ölçüde, kendilerini geliştirmeyi becerememiş ‘andavallar’!
Sezen Aksu hali hazırda sahnedeyken, sahneye kıçlarını dönüp çıkışa yönelen ‘dana’lardan bahsediyorum. Bu danalar Sezen’i dinlemiş, dinlememiş, güzelim gecenin tadını çıkarmış çıkarmamış banane. Ama kardeşim artık her yerdeler, çok yüzsüzler ve cehalete övgünün ayyuka çıktığı günümüzde bir de üzerine küstahlar! ‘Hoop nereye gidiyorsunuz, daha bitmedi’ diyen Sezen’e omuz üzerinden bakıp yoluna devam eden yaratık, benim kromozom dizilişim seninkiyle bir olamaz! Kabul etmiyorum!
Ben bu görgüsüzler nedeniyle tam bir adrenalin dalgasına kapılayazmışken :), arka sıradaki 60 yaşlarındaki bir çift omzuma dokunarak Ozcadısı ile beni ‘Gecenin en çok eğlenen ikilisi’ ilan ettiler. Adrenalin metabolizmamdaki yerini seratonine, efenim endorfine bıraktı.
* * *
Ruhsuz, duygusuz, otopark sırasını müzik ziyafetine yeğ tutan grup aramızdan ayrıldıktan sonra geriye kalan 6 bin ancak küsürü daha az kişi çığlıklar ve alkışlarla Sezen Aksu ve orkestrasını geri sahneye çağırdık. Sezen de bize;
– Kaybolan Yıllar
– Kaç Yıl Geçti
– Sen de Benim Hatalarımdan Birisin
– Biliyorsun
– Sen Ağlama
– Geri Dön
– Beni Unutma
– Haydi Gel Benimle Ol ‘u söylediiiii…..
Bu sırada seyircilerin arasından bir delikanlı kendini ön saflara atarak ‘Sezen hayatımda en çok istediğim şey seninle bir kez beraber şarkı söylemek’dedi. Evvelsi akşamki Sharon Jones tecrübemden sonra ‘Amanın çıkacak sahneye’ anksiyetesi yaşadım. Hayır bana ne oluyorsa? Adamın mutluluğu, neden beni mutsuz edecekse? Neyse Sezen önce ohoo kaç yaşındasın sen daha çok yaşarsın, arkasından da senin boyunda adamı ben sahnede yanıma alır mıyım diyerekten delikanlının isteğini geri çevirdi. Muhtemelen o epey üzülmüştür. Ammavelakin benim gibi yüzlerce kişinin o sahneye çıktığı an ‘Neden ben değil! Neden o?’ diye çocuk gibi dudak büküp, küseceğimize (kime, neye? 🙂 ) eminim. ( Ben küserdim işte banane, neden ben çıkıp şarkı söylemiyorum Sezen’le de o söylüyor. Cık cık cık!)
Konserin ikinci kapanışı da böylece gerçekleşmiş oldu. Yine bir nümayiş, bir alkış kıyamet. Fahir Atakoğlu sahneye attı kendini önce ‘Hadi az daha bağırın’ dercesine tempo verdi. Derken Sezen Aksu Team tekmili birden sahneye çıkarak ‘Arkadaş’ı söyledi. Ben ardından belki ‘Lal’ de gelir diye bekledim; 17 Temmuz gecesinin öyle sonlandığı kulağıma çalındığından. ‘Lal’ gelmedi.
Orkestrası, set arkası, sanat ekibiyle birlikte tekmili birden ;’Team Sezen Aksu’
Konser organizasyonu için Beşiktaş Kültür Merkezi‘ne ve sevgili Yaşar Gaga‘ya teşekkür ederiz.
– Bunu da hallettik! Sonunda!
– Di mi ya?
– Evet evet çok verimli bir yaz oldu.
– Şimdi önümüzde bir RHCP mevzu var.
– Ama bak bizim ikimizin birlikte izlememiz gereken bir kişi daha var.
– ?
– Robbie.
– Ya evet ya. Gelmese de biz ona gidelim!
No Comments